İslamda Uyku

İslamda Uyku

Uyku insan hayatında çok önemli bir yere sahiptir. İnsan ömrünün yaklaşık dörtte birini uyuyarak geçirmektedir. Uyku ne kadar kontrol altına alınabilirse, insan ömrü de o nispette değerlenmiş olur. Allah gündüzü geçinmemiz için yani çalışıp çabalamak için, geceyi de uyumamız ve dinlenmemiz için yaratmıştır.Bilindiği gibi Kuran’ı Kerim teori kitabıdır. Pratiği ise Peygamber Efendimiz, yani sünnetlerdir. Kuran’ın hakikatlerini bizzat yaşayarak ümmetine ders vermiştir. Uyuma konusunda da uyumanın şekli ve zamanı konusunda bizlere tavsiyelerde bulunmuştur.

Örneğin yatsıdan sonra hemen yatmamızı, sabah uykusunun rızka engel olduğundan dolayı, sabah namazını kıldıktan sonra uyumadan rızık aramaya gitmemizi tavsiye eder ve Ya Rabbi işine erken gidenin çalışmasını bereketli kıl diye dua eder. Yine günün evvelinde uyumanın aklı azalttığını, ortasında uyumanın (kaylule yapmak) enbiya ve evliyanın ahlakından olduğunu, gündüzün sonunda (ikindiden sonra) uyumanın tembellik olduğunu haber vermektedir.

Bediüzzaman Said Nursi hazretleri de uyku üç kısımda inceler.

1-Gayluledir: Fecirden (tan yerinin ağarmasından) sonra, ta vakt-i kerahet (güneşin doğduğu, battığı ve tepede olduğu anlar) bitinceye kadardır. Bu uyku rızkın noksaniyetine ve bereketsizliğine hadisçe sebebiyet verdiği için, hilaf-ı sünnettir. Çünkü rızık için sa’y etmenin (çalışmanın) en münasip zamanı serinlik vaktidir. Bu vakit geçtikten sonra bir rehavet arız olur. O günkü sa’ye ve dolayısıyla da rızka zarar verdiği gibi, bereketsizliğe de sebebiyet verdiği, çok tecrübelerle sabit olmuştur.

"Büyük İslam filozofu İbni Sina dünyaca meşhur olan Kitabuşşifasını hergün sabah namazından sonra Bağdat’taki bir caminin büyük bir kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir."

Uzmanlarda bu konuda şöyle bir tespitte bulunuyorlar. Vücudumuzu faaliyete geçiren ve zinde tutan hormonlardan biri kortisoldür. Bu hormonun kanda en yüksek olduğu seviye sabahleyindir. Bu seviye gün boyu giderek düşer ve gece saat 23:00’te en düşük seviyeye ulaşır. Bu yüzden de verimli bir faaliyet, konsantrasyon ve zihni aktivite için en uygun zaman sabahın erken saatleridir.[9]

2- Kayluledir: Bu uyku ise sünnet-i seniyyedir. Duha (kuşluk) vaktinden, öğleden biraz sonraya kadardır. Bu uyku gece kıyamına sebebiyet verdiği için sünnettir. Çünkü yarım saat kaylule, iki saat gece uykusuna muadil gelir. Demek ömrüne her gün bir buçuk saat ilave ediyor. Rızık için çalışmak müddetine, yine bir buçuk saati ölümün kardeşi olan uykunun elinden kurtarıp yaşatıyor ve çalışmak zamanına ilave ediyor.

Yine bu vakitte uyumanın yararı konusunda Dr. Aslan Mayda şöyle diyor: glikoz metabolizmasının en yüksek seviyede olduğu 11:00 – 13:00 satleri arasında kısa bir öğle uykusu insan vücudu açısından faydalı olur.

Fakat maalesef günümüzde bu faydalı öğle uykusunu gerçekleştirmek çalışanlar için imkansız gözüküyor. Mesai saatlerine uygun gelmiyor. Temennimiz bu uzmanların görüşlerine göre mesai saatleri düzenlenir. Zaman açısından az şey kaybedilir ama verim açısından çok şey kazanılır.

3- Feyluledir: İkindi namazından sonra, mağribe (akşama) kadardır. Bu uyku ömrün noksaniyetine, yani uykudan gelen sersemlik cihetiyle o günkü ömrü nevmalud (uykulu), yarı uyku kısacık bir şekil aldığından, maddi bir noksaniyet gösterdiği gibi, manevi cihetiyle de, o gün hayatının maddi ve manevi neticesi ekseriya (çoğunlukla) ikindiden sonra tezahür ettiğinden, o vakti uykuyla geçirmek, o neticeyi görmemek hükmüne geçtiğinden, güya o günü yaşamamış gibi oluyor.

Bu vakitte de uyumanın Zaralı olduğu konusunda da yine Dr. Aslan Mayda şu açıklamayı yapıyor. Saat 22:00’de tansiyon ve kalp atım sayıları düşer, saat 04:00’ten sonra tansiyon ve kalp atışlarında yükselme başlar. 15:00 ve 18:00 saatleri arasında da en üst seviyeye ulaşır. Dolayısıyla tansiyon ve kalp atımının yüksek olduğu ve hücrelerin en üst derecede metabolize olduğu ikindi vaktinde uyunmamalıdır. Aksi takdirde yüksek tansiyon ve kalp rahatsızlığına davetiye çıkarılmış olur.
Top